Muhabir
New member
Gazetemiz müellifi Mehmet Ali Güller bugünkü köşesinde; iktidarın, ABD-NATO, Rusya uğraşına ait bir yazı kaleme aldı.
Güller, “AKP’nin ‘değerli NATO üyeliği’ hevesi” başlıklı yazısında, ABD ve NATO’nun Rusya tersi “genişlemeci” çizgisinin, iktidarda “daha NATO’cu” bir konum alma hevesi doğurduğunu tabir etti.
Kelam konusu durumun “Rus baskısını bir daha ABD – AB – NATO ile dengelemek” biçiminde tanım edilmeye çalışıldığını belirten Güller’in yazısı şöyle:
“NATO’nun genişleme programında yer alan üç ülkeye (Ukrayna, Gürcistan ve Bosna Hersek) komşuluk ve siyasi-kültürel yakınlık üzere avantajların, Türkiye’yi ABD ve NATO nezdinde bir daha ‘değerli’ hale getireceğini savunuyorlar.
Çeşitli özel temas ve açıklamalara nazaran iktidar, ABD/NATO – Rusya gayretini, ekonomik kriz şartlarında bir seçim avantajına çevirme fırsatı olarak görüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB büyükelçileriyle buluşup ‘AB stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor, AB’ye tam üyelik maksadına bağlıyız’ bildirisi vermesi de Ulusal Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, ‘NATO’nun pahalarını ve sorumluluklarını paylaşan Türkiye, 1952 yılından bu yana kendisine tevdi edilen tüm nazaranv ve misyonları muvaffakiyetle yerine getirmektedir. NATO’nun her zamankinden daha faal ve canlı olduğuna inanıyoruz’ demesi de yeni konum alma bağlamında yorumlanabilir.
ANKARA’NIN OLAĞANLAŞMA ATILIMLARI
Kuşkusuz alandaki gelişmeler de bunu destekliyor. Türkiye’nin Körfez – İsrail – Ermenistan üçgeninde başlatmış olduğu olağanlaşma atakları, yeni konum almayı fırsat goren konjonktürün ortasındadır.
ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye tersi kurulan EastMed projesine dayanağını çektiğine dair Atina’ya bir mektup göndermesi, hem Ankara’nın Körfez – İsrail – Ermenistan üçgeniyle olağanlaşmasını kolaylaştırma atılımı birebir vakitte Ankara’nın Washington’a yanlışsız daha kolay adım atabilmesini hızlandırmanın aracı olarak yorumlanabilir.
ABD’nin NATO üzerinden Rusya zıddı bir ‘yeni Soğuk Savaş’a soyunduğu koşullarda, EastMed takviyesini çekmesinin Atina’da ortaya çıkaracağı huzursuzluğun Washington açısından pek bir ehemmiyeti yok. Sonuçta yeni üsler edinerek ABD Yunanistan’dan alacağının fazlasını aldı aslına bakarsan…”
Güller, “AKP’nin ‘değerli NATO üyeliği’ hevesi” başlıklı yazısında, ABD ve NATO’nun Rusya tersi “genişlemeci” çizgisinin, iktidarda “daha NATO’cu” bir konum alma hevesi doğurduğunu tabir etti.
Kelam konusu durumun “Rus baskısını bir daha ABD – AB – NATO ile dengelemek” biçiminde tanım edilmeye çalışıldığını belirten Güller’in yazısı şöyle:
“NATO’nun genişleme programında yer alan üç ülkeye (Ukrayna, Gürcistan ve Bosna Hersek) komşuluk ve siyasi-kültürel yakınlık üzere avantajların, Türkiye’yi ABD ve NATO nezdinde bir daha ‘değerli’ hale getireceğini savunuyorlar.
Çeşitli özel temas ve açıklamalara nazaran iktidar, ABD/NATO – Rusya gayretini, ekonomik kriz şartlarında bir seçim avantajına çevirme fırsatı olarak görüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB büyükelçileriyle buluşup ‘AB stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor, AB’ye tam üyelik maksadına bağlıyız’ bildirisi vermesi de Ulusal Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, ‘NATO’nun pahalarını ve sorumluluklarını paylaşan Türkiye, 1952 yılından bu yana kendisine tevdi edilen tüm nazaranv ve misyonları muvaffakiyetle yerine getirmektedir. NATO’nun her zamankinden daha faal ve canlı olduğuna inanıyoruz’ demesi de yeni konum alma bağlamında yorumlanabilir.
ANKARA’NIN OLAĞANLAŞMA ATILIMLARI
Kuşkusuz alandaki gelişmeler de bunu destekliyor. Türkiye’nin Körfez – İsrail – Ermenistan üçgeninde başlatmış olduğu olağanlaşma atakları, yeni konum almayı fırsat goren konjonktürün ortasındadır.
ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye tersi kurulan EastMed projesine dayanağını çektiğine dair Atina’ya bir mektup göndermesi, hem Ankara’nın Körfez – İsrail – Ermenistan üçgeniyle olağanlaşmasını kolaylaştırma atılımı birebir vakitte Ankara’nın Washington’a yanlışsız daha kolay adım atabilmesini hızlandırmanın aracı olarak yorumlanabilir.
ABD’nin NATO üzerinden Rusya zıddı bir ‘yeni Soğuk Savaş’a soyunduğu koşullarda, EastMed takviyesini çekmesinin Atina’da ortaya çıkaracağı huzursuzluğun Washington açısından pek bir ehemmiyeti yok. Sonuçta yeni üsler edinerek ABD Yunanistan’dan alacağının fazlasını aldı aslına bakarsan…”