Şeş-cihet ne anlama gelir ?

Tolga

Global Mod
Global Mod
Şeş-Cihet: Altı Yönden Bakmak, Bir Kalpte Buluşmak

Selam forumdaşlar,

Bugün sizlerle biraz eski, biraz derin, ama kalbimizin tam ortasına dokunan bir kavram üzerine konuşmak istiyorum: Şeş-cihet. Bu kelimeyi ilk kez duyduğumda anlamını bilmeden bile içinde bir ağırlık hissetmiştim. Sanki bir derinlik, bir yön bulma hissi vardı. Zamanla öğrendim ki, “şeş-cihet”, insanın varoluşuna, yön arayışına ve teslimiyetine dair kadim bir ifadedir.

Kelimeleri çözmeden önce, küçük bir hikâyeyle başlamak istiyorum. Çünkü bazen bir kavramı anlamanın en güzel yolu, onu yaşayan birinin hikâyesinden geçer.

Bir Akşamın Sessizliğinde Başlayan Soru

Ali, yıllardır şehir hayatının içinde sıkışmış bir adamdı. Her şeyi planlayan, hesaplayan, kontrol eden biriydi. Mühendislik mezunuydu; her şeyin ölçüsü, formülü, çizimi olmalıydı.

O akşam işten eve dönerken arabasında bir sessizlik çökmüştü. Radyoda haberler, dışarıda trafik, ama içinde bir boşluk…

Evde onu Elif bekliyordu. Elif, kalbiyle gören bir kadındı. Empatisiyle tanınırdı; komşusunun dertlerine, bir çocuğun gözyaşına, bir yaşlının duasına duyarlıydı. Ali’nin sert mantığının tam karşısında, yumuşak bir kalp gibiydi.

Ali, sessizliğini fark eden Elif’e döndü:

“Elif,” dedi, “bazen hangi yöne gitmem gerektiğini bilemiyorum. Her şeyi biliyor gibiyim ama bir yönüm yok gibi…”

Elif gülümsedi, sobanın yanındaki yastığa oturdu ve şöyle dedi:

“Belki de artık dışa değil, içe bakmanın zamanıdır, Ali. Sen hep yolları ölçtün ama hiç yönleri hissettin mi?”

Şeş-Cihet’in Anlamı: Altı Yön ve İnsan

Elif o gece küçük bir defter çıkardı.

“Bak,” dedi, “tasavvufta bir kavram vardır: şeş-cihet. ‘Şeş’ Farsçada altı demek, ‘cihet’ ise yön. Yani altı yön: doğu, batı, kuzey, güney, yukarı ve aşağı. İnsan, bu altı yönün ortasında yaşar.”

Ali dikkat kesildi.

“Yani her yöne açık mıyız?” diye sordu.

“Elbette,” dedi Elif. “Ama mesele açık olmak değil, merkezde kalabilmektir. Çünkü altı yön insanı çevreler; kimisi geçmişiyle, kimisi arzularıyla, kimisi korkularıyla gelir. Gerçek huzur, bütün yönlerden gelen etkilere rağmen merkezini bulabilmektir.”

Bu cümle Ali’nin içinde yankılandı. Çünkü o hep dışa dönük bir adam olmuştu. Hep sonuç, hep hedef, hep çözüm. Ama yönlerinin ortasında kendi merkezini unuttuğunu fark etti.

Erkek Akıl, Kadın Kalp

Ali’nin zihni stratejik çalışıyordu. “Peki bu altı yönü nasıl dengeleyebilirim?” diye sordu.

Elif güldü:

“Sen hemen plan yapmaya başladın bile. Oysa bu bir mühendislik değil, bir farkındalık meselesi.”

Kadınların içe dönük empatisi, erkeklerin dışa dönük analiz gücüyle birleştiğinde, ortaya çok güçlü bir denge çıkıyordu.

Ali için şeş-cihet, matematiksel bir koordinat sistemiydi; Elif için ise ruhun evrenle kurduğu sessiz bir dengeydi.

Biri yönleri bulmak istiyordu, diğeri yönlerin ötesinde “kendini” bulmak.

Altı Yönün Hikâyesi

Elif, o gece bir mum yaktı.

“Bak Ali,” dedi, “şimdi düşünelim:

- Yukarı: Gururun, kibirin, kendini Tanrı gibi görme tehlikesidir.

- Aşağı: Korkuların, aczinin, değersizlik duygusunun kuyusudur.

- Doğu: Doğum ve başlangıçların yönüdür.

- Batı: Bitirişler, kayıplar, batışların yönüdür.

- Kuzey: Soğuk aklın, hesapçılığın tarafıdır.

- Güney: Kalbin, sezginin, sıcaklığın yönüdür.”

Sonra elini Ali’nin kalbine koydu.

“İşte bütün bu yönler seni çevreler. Ama sen buradasın, merkezdesin. Şeş-cihet, bu altı yönün seni savurmasına izin vermeden kalbinde denge bulabilmektir.”

Ali başını eğdi. O anda yıllardır taşıdığı yorgunluğu, hırsı, bitmek bilmeyen koşuyu hissetti. Ve fark etti ki, aslında ne yukarıda bir zirve, ne aşağıda bir çukur istiyordu. Sadece “dengede” olmak istiyordu.

Bir Gün, Bir Fırtına ve Bir Uyanış

Birkaç hafta sonra şiddetli bir fırtına çıktı. Elektrikler kesildi, yollar kapandı, evde sadece mum ışığı vardı. Ali panikledi; her şey plan dışıydı.

Elif ise sakin bir şekilde battaniye getirdi, bir çay demledi.

“Hayat bazen yönleri kapatır ki, sen merkezini bulasın,” dedi.

O gece Ali uzun uzun düşündü.

Kuzey gibi soğuk aklı, güney gibi sıcak kalbi; doğunun heyecanı, batının hüznü; yukarının kibri, aşağıya çekilen korkular… Hepsi aynı insanda, aynı anda var olabiliyordu.

Ve belki de “şeş-cihet”in özü buydu:

İnsanın kendi iç evreninde bu altı yönü tanıması, kabullenmesi, sonra da ortasında huzurla durabilmesi.

Şeş-Cihet’in Günümüze Yansıması

Bugün hepimiz bir “yön kaybı” yaşıyoruz. Sosyal medya bizi doğuya sürüklüyor (yeni başlamak, yeni görünmek), hayatın yükü batıya itiyor (yorgunluk, bitişler). Aklımız kuzeyde, kalbimiz güneyde kalıyor.

Ama “şeş-cihet” bize diyor ki: “Yönler senin dışındadır. Sen merkeze dön.”

Ali artık her sabah işe giderken aynaya bakıyor ve kendi kendine fısıldıyor:

“Bugün altı yön değil, bir merkezim var.”

Elif gülümsüyor. Çünkü o biliyor ki, şeş-cihet sadece eski bir tasavvuf terimi değil; çağımızın yönsüz insanına verilen kadim bir rehberdir.

Forumdaşlara Mesajım

Sevgili forumdaşlar,

Belki siz de zaman zaman hangi yöne gitmeniz gerektiğini bilemiyorsunuzdur. Belki kuzeyde soğuyan aklınızla güneyde yanan kalbiniz çatışıyordur.

Ama unutmayın: Şeş-cihet, altı yönün ortasında durabilme sanatıdır.

Siz Ne Düşünüyorsunuz?

- Sizce hayatın hangi yönü sizi daha çok çekiyor: akıl mı, kalp mi?

- “Merkezde kalmak” sizin için ne anlama geliyor?

- Günümüz insanı için şeş-cihet kavramı hâlâ bir rehber olabilir mi?

Hadi bu başlıkta birlikte konuşalım.

Belki siz de kendi yönünüzü bulurken, bir başkasının karanlığını aydınlatırsınız.

Ve belki de hep birlikte, altı yönden bir kalbe ulaşırız.
 
Üst