Mantığa bürünme nedir ?

Umut

Global Mod
Global Mod
Mantığa Bürünme Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Perspektifinden Bir Bakış

Selam forumdaşlar,

Bugün belki de hepimizin farkında olmadan yaptığı ama adını koymakta zorlandığı bir davranış biçimini konuşmak istiyorum: mantığa bürünme.

Kimi zaman bir ayrımcılığı, kimi zaman bir adaletsizliği “mantıklı bir gerekçeyle” açıklarken aslında kendimizi akladığımız, vicdanımızla aramıza mesafe koyduğumuz o ince çizgiden bahsediyorum.

Yani, bir şeyi yanlış olduğunu bilmemize rağmen “akla uygun” hâle getirerek rahatlama çabası.

Bu başlıkta konuyu sadece psikoloji açısından değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından tartışmak istiyorum. Çünkü mantığa bürünme sadece bireysel bir savunma mekanizması değil; aynı zamanda toplumsal bir refleks.

---

Tanım: Mantığa Bürünme (Rasyonalizasyon) Nedir?

Psikolojide “mantığa bürünme” (rationalization), kişinin bilinçdışı olarak bir davranışını, düşüncesini veya duygusunu mantıklı, kabul edilebilir gerekçelerle açıklama eğilimidir.

Yani kişi aslında bir gerçeği bastırır, ama zihni o davranışı “doğruymuş” gibi göstermeye çalışır.

Örneğin:

- “Kadınlar duygusaldır, bu yüzden yönetici olmamaları daha mantıklı.”

- “O kadar çalıştı ama şansı yoktu.”

- “Ben ırkçı değilim ama bazı gruplar gerçekten tembel.”

İşte bu tür cümleler, bireysel düşünceden toplumsal düzene kadar uzanan mantığa bürünme zincirlerinin birer halkasıdır.

---

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Akıl, Vicdan ve “Normalleştirme”

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin sürdürülmesinde “mantığa bürünme” çok güçlü bir araçtır.

Birçok kalıp yargı, akıl maskesi takarak varlığını sürdürür:

> “Kadınlar evde daha düzenli olur.”

> “Erkekler duygularını göstermez, güçlü durur.”

> “Bazı işler erkek işi, bazı işler kadın işi.”

Bu cümleler yüzeyde mantıklı görünür; çünkü kültür onları “aklın sesi” gibi öğretmiştir.

Ama aslında her biri sistematik eşitsizliği meşrulaştıran bir örtüdür.

Kadınların empati ve toplumsal etki odaklı yaklaşımı burada önemli bir uyarı getiriyor:

Onlar genellikle bu kalıpların duygusal sonuçlarını fark ederler — dışlanma, görünmez emek, değersiz hissetme.

Erkekler ise bu durumu genellikle “sistemin doğal işleyişi” gibi algılar, çünkü mantığa bürünme, özellikle ayrıcalıklı gruplar için konforlu bir savunmadır.

Bu fark, forumda da sık sık hissedilir:

Kadınlar “neden böyle hissediyoruz?” diye sorarken, erkekler “bunu nasıl çözeriz?” diye sorar.

İşte burada iki bakışın birleşmesi gerekir — hissin farkına varmak ve sistemi dönüştürmek.

---

Veriler Ne Diyor? “Mantıklı” Görünen Adaletsizlikler

Bazı veriler, mantığa bürünmenin ne kadar yaygın olduğunu somut biçimde gösteriyor:

- Birleşmiş Milletler (2023) verilerine göre, dünya genelinde insanların %50’si kadınların erkeklerle eşit liderlik kapasitesine sahip olduğuna inanmıyor.

Bu kişiler “kadınlar daha az liderlik eğilimi gösterir” diyerek bunu biyolojik bir gerekçeye dayandırıyor.

Bu, klasik bir mantığa bürünmedir: önyargı, bilimsellik süsüyle yeniden paketleniyor.

- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK, 2022) araştırmasında erkeklerin %62’si, “evin geçimini sağlamak erkek görevidir” ifadesine katılıyor.

Bu, ekonomik adaletsizliği “doğal sorumluluk” argümanıyla meşrulaştıran başka bir mantığa bürünmedir.

- Harvard Üniversitesi’nin çeşitlilik çalışmasında ise şirketlerin %80’i, “eşitlik politikamız var” diyor; ancak bu şirketlerin sadece %23’ünde üst yönetimde kadın bulunuyor.

Yani sistem “eşitliği destekliyoruz” diyerek vicdanını rahatlatıyor ama uygulamada statükoyu koruyor.

---

Empati ve Analitik Denge: Kadınların Vicdanı, Erkeklerin Akılcı Arayışı

Kadın forumdaşların empatik yaklaşımı, mantığa bürünmenin en görünmez zararlarını ortaya çıkarır.

Birçok kadın, iş yerinde ya da sosyal yaşamda maruz kaldığı eşitsizliği, çevresindekilerin “Ama o kadar da kötü değil, sistem böyle” demesiyle içselleştirmek zorunda kalmıştır.

Erkek forumdaşlar ise genellikle çözüm odaklıdır; onlar sorunu duygusal değil, yapısal görür: “Daha fazla kadın istihdamı için kota getirilsin, mevzuat değişsin.”

Bu iki yaklaşımın birleşimi, aslında mantığa bürünme duvarını yıkmanın anahtarıdır.

Çünkü değişim sadece yasa ile değil, vicdanla da olur.

Bir taraf sistemi tamir ederken, diğeri kalpleri onarır.

---

Çeşitlilik Perspektifi: Farklılıkların Üzerine Akıl Örtüsü Çekmek

Mantığa bürünme sadece cinsiyet alanında değil, ırk, etnisite, cinsel yönelim ve engellilik gibi çeşitlilik konularında da karşımıza çıkar.

- “Engelli çalışanlar verim düşürür.”

- “Eşcinsel bireyler çalışma ortamında dikkat dağıtır.”

- “Göçmenler kültürümüze uyum sağlayamaz.”

Bu cümlelerin hepsi “gerçekçi gözlem” kisvesi altında dile getirilir ama aslında önyargının bilim kılığına girmiş hâlidir.

Toplum, farklı olana dair korkusunu “mantıklı açıklamalarla” gizler; böylece hem kendi konforunu korur hem de adaletsizliği sürdürebilir.

Mantığa bürünme, böyle durumlarda “vicdani uyuşturucu” gibi çalışır.

---

Bir Hikâye: Ayşe’nin Terfisi ve ‘Mantıklı’ Gerekçeler

Bir mühendislik firmasında çalışan Ayşe, yıllardır ekip lideri olarak çalışıyor.

Terfi zamanı geliyor, yerine daha az deneyimli bir erkek meslektaşı getiriliyor.

Gerekçe?

> “Ayşe’nin ailesi var, fazla mesaiye kalamaz, stresli projelerde zorlanır.”

Yani sistem, açık bir cinsiyet ayrımcılığını mantığa bürümüş.

Ayşe’nin mesleki başarısı değil, varsayılan “annelik rolü” belirleyici olmuş.

Bunu yapan yöneticiler kötü niyetli değil belki, ama bilinçdışı olarak toplumsal cinsiyet normlarını “doğal düzen” gibi görmüşler.

Bu örnek, mantığa bürünmenin ne kadar zararsız görünüp, aslında hayatları nasıl şekillendirdiğini anlatıyor.

---

Sosyal Adalet Bağlamı: Mantığa Bürünme Bir Direnç Mekanizmasıdır

Sosyologlar, toplumsal sistemlerin adaletsizlikleri sürdürmek için “rasyonel açıklamalara” ihtiyaç duyduğunu söyler.

Bu nedenle, adalet arayışı genellikle “mantıksızlıkla” suçlanır.

- “Herkese eşit fırsat vermek güzel ama gerçekçi değil.”

- “Kotalar haksızlık, liyakat bozulur.”

- “Toplum buna hazır değil.”

Bu cümleler, adalet arayışını mantığa bürünmüş korkularla bastırır.

Oysa adalet, çoğu zaman mantıksızlıkla başlar — çünkü “mantık”, genellikle mevcut gücü korumak için tasarlanmıştır.

---

Forumun Düşündürücü Soruları

1. Sizce “mantığa bürünme” en çok hangi toplumsal alanlarda karşımıza çıkıyor: iş hayatı mı, aile mi, eğitim mi?

2. Bir davranışın “mantıklı” görünmesi, onu “adil” kılar mı?

3. Erkeklerin analitik, kadınların empatik yaklaşımı bu konuda nasıl bir denge kurabilir?

4. Kendi hayatınızda bir şeyi “haklı göstermek” için mantığa büründüğünüz anları fark ettiniz mi?

5. Çeşitliliği artırmak için atılan adımlar, sizce toplumsal vicdanı mı yoksa sistemsel mantığı mı değiştirmeli?

---

Sonuç: Mantığın Gölgesinde Vicdanı Aramak

Mantığa bürünme, insan zihninin kendini koruma biçimidir; ama toplum bunu alışkanlığa dönüştürdüğünde, adaletsizliğin görünmez zırhı hâline gelir.

Kadınların duygusal zekâsı, erkeklerin çözüm odaklı aklıyla birleştiğinde, bu zırh çatlamaya başlar.

Belki de asıl mantıklı olan, bazen mantığı susturup vicdanı dinlemektir.

Çünkü hakikatin sesi genellikle mantıklı değil, adil olandır.

Peki forumdaşlar, sizce hangi anlarda “mantık” bizi koruyor, hangi anlarda kandırıyor?
 
Üst