MrM
New member
İçişleri Bakanlığı’nca valiliklere gönderilen genelge ile aşısız bireyler için PCR testi uygulamasına son verilmesini ve çabucak sonrasında uçaklarda test zorunluluğunun bir daha getirilmesini pahalandıran Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Bunu bilimsel olarak esasen tartışmaya gerek yok; mantık olarak da son derece anlamsız. Kesinlikle düzeltilmesi gereken bir karar” sözlerini kullandı. “Görünen o ki artık PCR testi kapasitesi sona geldi. Olaylar da epeyce arttığı için kısıtlamaya çalışıyorlar” diyen Prof. Dr. Ceyhan, Sözcü’den Batuhan Serim’in aktardığına nazaran şu biçimde konuştu:
“‘Daha fazlasını yapamayacağız’ diye düşünüyorlar hadise sayısı epey arttığı için. Zira PCR o denli bir test, sonsuz bir kapasitesi yok; çalışabilecek laboratuvarlar belirli sayıda, çalışacak insan muhakkak sayıda, kullanılan aletler muhakkak sayıda. Süratli teşhis testlerini koymadığınız sürece bunu artıramazsınız.
‘İŞ DÜNYASININ AYAKTA KALABİLMESİ GAYESİYLE YAPILDI’
Bunların hiç bir tanesi; ne evvel alınan izolasyon müddetlerini kısaltılması sonucu, ne de bu karar bilimsel bir münasebete dayanıyor. Şu anda virüsün bulaşıcılığı daha kısa müddette bitiyor’ ya da ‘ PCR testine gerek kalmıyor’ üzere bir çalışma yahut data yok. O yüzden bu büsbütün (izolasyon müddetlerinin kısaltılması); hizmetlerin yönetilebilmesi, iş dünyasının ayakta kalabilmesi maksadıyla yapıldı. Zira birebir anda fazlaca sayıda insan izolasyonda olursa, bilhassa hizmet dalında işler aksar diye. İkinci alınan karar da (PCR testi uygulamasının kaldırılması) büsbütün kapasite ile ilgili bir karar üzere görünüyor.
‘KARAR GERİ ALINMASAYDI TÜRKİYE YAPTIRIMLA KARŞILAŞIRDI’
niye uçaklarda PCR testi uygulaması geri geldi? Bu karar alınır alınmaz ben çabucak açıklamıştım; bu karar Türkiye’nin başına kaygı olur. Zira uçuşların memleketler arası kuralları var. Türk Hava Yolları daha yeni Hong Kong’da kurallara uymadığı nedeni öne sürülerek uçuş yasağı aldı. Artık siz (PCR testi uygulamasının kaldırılması) bu biçimde bir şeyi nasıl yaparsınız? O karar geri alınmasaydı esasen Türkiye, ‘yüksek riskli ülke’ statüsüne alınıp biroldukça yaptırımla karşılaşırdı, uçuş yasakları dahil. Bilim Şurası’nda anladığım kadarıyla bu deneyime sahip beşerler yok, o yüzden bu biçimde kararlar alıyorlar. Kaçıncı kezdir, (sonucu) alıp daha sonra geri dönüyorlar.
‘TÜRKİYE’NİN YÜZDE KAÇI KARAYOLU YAHUT TRENLE GİDİYOR?’
(Tren ve otobüs seyahatlerinde PCR testi istenmeyecek bulunmasına ilişkin) O başka bir garabet. Bu da sonucun bilimsel olmadığını gösteriyor. Şu ekonomik koşullarda Türkiye’de toplumun yüzde kaçı uçakla gidiyor gideceği yere, kaçı karayoluyla yahut trenle gidiyor? Büyük çoğunluğu karayolu ve treni kullanıyor. Bir saatlik, üstelik havalandırması hayli daha yeterli olan uçaklarda daha fazla önlem alacaksınız lakin havalandırması hayli da güzel olmayan, 12-15 saatlik otobüs seyahatlerinde bu önlemleri uygulamayacaksınız… Bunu bilimsel olarak aslına bakarsanız tartışmaya gerek yok; mantık olarak da son derece anlamsız.”
Şöyle olmuş olabilir: ‘Uçakta uçan insan sayısına bakılmıştır. Bunlardan PCR testi istemenin karşılığı şu kadar testtir lakin işin içine otobüs ve treni kattığınızda da şu kadar testtir.’ Lakin bu anlamsız ve kesinlikle düzeltilmesi gereken bir karar.”
İçişleri Bakanlığı genelgesinde PCR testi istenen ve istenmeyen yerlerle ilgili bilgilendirme ise şöyleki:
“Huzurevi, bakımevi, sevgi konutları ile ceza ve tevkif konutlarının aşısız yahut son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş çalışanları, belirlenen durumlarda ceza ve tevkif konutlarındaki tutuklu ve mahkumlar, yurt dışına seyahat edecek bireyler (seyahat edilecek ülkenin belirlediği kurallar doğrultusunda) için PCR testi ile tarama yapılmasına devam edilecek.
Uçakla kentler ortası seyahat edecek olan aşısız yahut aşı sürecini tamamlamayan ve son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş bireyler için de PCR testi uygulaması sürecek.
Aşısız yahut aşı sürecini tamamlamayan ve son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş bireylerden, konser, sinema ve tiyatro üzere etkinliklere katılacaklara, Ulusal Eğitim Bakanlığı okullarında vazife yapmakta olan işçiye (öğretmen, servis sürücüsü, paklık çalışanı vb.), tüm kamu ve özel iş yerlerinde çalışanlar ile kamu ve özel kurumlar tarafınca düzenlenen öğrenci kamplarına katılacaklara ise PCR testi ile tarama yapılmayacak.” (HABER MERKEZİ)
“‘Daha fazlasını yapamayacağız’ diye düşünüyorlar hadise sayısı epey arttığı için. Zira PCR o denli bir test, sonsuz bir kapasitesi yok; çalışabilecek laboratuvarlar belirli sayıda, çalışacak insan muhakkak sayıda, kullanılan aletler muhakkak sayıda. Süratli teşhis testlerini koymadığınız sürece bunu artıramazsınız.
‘İŞ DÜNYASININ AYAKTA KALABİLMESİ GAYESİYLE YAPILDI’
Bunların hiç bir tanesi; ne evvel alınan izolasyon müddetlerini kısaltılması sonucu, ne de bu karar bilimsel bir münasebete dayanıyor. Şu anda virüsün bulaşıcılığı daha kısa müddette bitiyor’ ya da ‘ PCR testine gerek kalmıyor’ üzere bir çalışma yahut data yok. O yüzden bu büsbütün (izolasyon müddetlerinin kısaltılması); hizmetlerin yönetilebilmesi, iş dünyasının ayakta kalabilmesi maksadıyla yapıldı. Zira birebir anda fazlaca sayıda insan izolasyonda olursa, bilhassa hizmet dalında işler aksar diye. İkinci alınan karar da (PCR testi uygulamasının kaldırılması) büsbütün kapasite ile ilgili bir karar üzere görünüyor.
‘KARAR GERİ ALINMASAYDI TÜRKİYE YAPTIRIMLA KARŞILAŞIRDI’
niye uçaklarda PCR testi uygulaması geri geldi? Bu karar alınır alınmaz ben çabucak açıklamıştım; bu karar Türkiye’nin başına kaygı olur. Zira uçuşların memleketler arası kuralları var. Türk Hava Yolları daha yeni Hong Kong’da kurallara uymadığı nedeni öne sürülerek uçuş yasağı aldı. Artık siz (PCR testi uygulamasının kaldırılması) bu biçimde bir şeyi nasıl yaparsınız? O karar geri alınmasaydı esasen Türkiye, ‘yüksek riskli ülke’ statüsüne alınıp biroldukça yaptırımla karşılaşırdı, uçuş yasakları dahil. Bilim Şurası’nda anladığım kadarıyla bu deneyime sahip beşerler yok, o yüzden bu biçimde kararlar alıyorlar. Kaçıncı kezdir, (sonucu) alıp daha sonra geri dönüyorlar.
‘TÜRKİYE’NİN YÜZDE KAÇI KARAYOLU YAHUT TRENLE GİDİYOR?’
(Tren ve otobüs seyahatlerinde PCR testi istenmeyecek bulunmasına ilişkin) O başka bir garabet. Bu da sonucun bilimsel olmadığını gösteriyor. Şu ekonomik koşullarda Türkiye’de toplumun yüzde kaçı uçakla gidiyor gideceği yere, kaçı karayoluyla yahut trenle gidiyor? Büyük çoğunluğu karayolu ve treni kullanıyor. Bir saatlik, üstelik havalandırması hayli daha yeterli olan uçaklarda daha fazla önlem alacaksınız lakin havalandırması hayli da güzel olmayan, 12-15 saatlik otobüs seyahatlerinde bu önlemleri uygulamayacaksınız… Bunu bilimsel olarak aslına bakarsanız tartışmaya gerek yok; mantık olarak da son derece anlamsız.”
Şöyle olmuş olabilir: ‘Uçakta uçan insan sayısına bakılmıştır. Bunlardan PCR testi istemenin karşılığı şu kadar testtir lakin işin içine otobüs ve treni kattığınızda da şu kadar testtir.’ Lakin bu anlamsız ve kesinlikle düzeltilmesi gereken bir karar.”
İçişleri Bakanlığı genelgesinde PCR testi istenen ve istenmeyen yerlerle ilgili bilgilendirme ise şöyleki:
“Huzurevi, bakımevi, sevgi konutları ile ceza ve tevkif konutlarının aşısız yahut son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş çalışanları, belirlenen durumlarda ceza ve tevkif konutlarındaki tutuklu ve mahkumlar, yurt dışına seyahat edecek bireyler (seyahat edilecek ülkenin belirlediği kurallar doğrultusunda) için PCR testi ile tarama yapılmasına devam edilecek.
Uçakla kentler ortası seyahat edecek olan aşısız yahut aşı sürecini tamamlamayan ve son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş bireyler için de PCR testi uygulaması sürecek.
Aşısız yahut aşı sürecini tamamlamayan ve son 180 gün ortasında hastalığı geçirmemiş bireylerden, konser, sinema ve tiyatro üzere etkinliklere katılacaklara, Ulusal Eğitim Bakanlığı okullarında vazife yapmakta olan işçiye (öğretmen, servis sürücüsü, paklık çalışanı vb.), tüm kamu ve özel iş yerlerinde çalışanlar ile kamu ve özel kurumlar tarafınca düzenlenen öğrenci kamplarına katılacaklara ise PCR testi ile tarama yapılmayacak.” (HABER MERKEZİ)